Sınav Sürecinde Aile Desteği

Sınav tarihleri yaklaşırken, birçok ailede hem öğrencilerde hem de ebeveynlerde heyecan ve kaygı artmaya başladı. LGS, YKS gibi merkezi sınavların yaklaşmasıyla birlikte evlerde daha fazla sessizlik, daha fazla “ders çalış” uyarısı ve daha fazla beklenti konuşuluyor. Ancak bu süreçte gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir şey var: Sınav, sadece akademik bir değerlendirme değil; aynı zamanda psikolojik bir dayanıklılık sürecidir. Aynı zamanda sınav süreci, kaygıyı tamamen yok etmeye değil, onu yönetmeyi öğrenmeye dayanır. Düzenli çalışma, olumlu düşünme, doğru nefes teknikleri ve aile/ yakın desteği ile sınav süreci daha sağlıklı geçebilir.

Bu süreçte öğrencinin zihinsel gücünü besleyen en önemli kaynak, ailesinin ve yakın çevresinin nasıl bir tutum sergilediğidir. Çünkü sınav süreci, sadece çocukları değil, ailelerin sabrını, tutumlarını ve destek olma biçimlerini de sınar. Bu süreçte asıl ihtiyaç duyulan şey baskı değil, anlayış; eleştiri değil, destek; kıyas değil, kabuldür.

Sınavlara hazırlanan bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey, duygusal olarak yanında olduğunu hissettiği bir aile ve sağlıklı bir çevredir. Çünkü başarıyı etkileyen sadece akademik bilgi değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılıktır.

Ebeveynler ve Çevre İçin Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar:

  1. Sürekli Hatırlatıcı Olmayın

Ebeveynler, çocuklarına iyi niyetle “Sen yaparsın, sen başarısın” gibi cümleler kurar. Ancak bu sözler sürekli tekrarlandığında, çocukta “yapmak zorundayım, yoksa onları hayal kırıklığına uğratırım” duygusu gelişebilir. Aynı şekilde, sınav sürecinin sürekli hatırlatılması da zihinsel bir yorgunluk ve çocuğunuzla aranızda çatışma yaratabilir.

  1. Beklentiyi değil, çabayı övün.
    Sınav sürecinde odaklanılması gereken gösterilen emektir, yalnızca sonuç değil. Aileler bu süreçte yüksek beklentilerde olup sadece beklentiye odaklanırsa çocuklar kendilerini baskı altında hisseder. “Başarılı olmalısın” yerine, “Elinden gelenin en iyisini yapman benim için yeterli” demek, öğrencinin üzerindeki kaygıyı önemli ölçüde azaltır.
  2. Kıyaslama yapmayın.
    Başka öğrencilerle karşılaştırmak, çocukta değersizlik ve yetersizlik duygusunu besler. Onun bireysel sürecine odaklanın. Her bireyin öğrenme hızı, yetenekleri, potansiyeli, sınav sürecine yaklaşımı ve süreci yönetimi farklıdır. Kıyasa değil bireysel sürece ve gelişime odaklanın.
  3. Duygularını bastırmayın, duymasını sağlayın.
    Sınav sürecinde çocuklar korkabilir, sıkılabilir, motivasyonlarını kaybedebilirler. Korktuğunu, sıkıldığını, bıktığını söylediğinde onu düzeltmeye değil, anlamaya çalışın. Duygularını yaşamasına izin verin. “Abartma”, “Bunlar geçer” gibi ifadeler yerine “Bu duygularını anlıyorum”, “İstersen konuşabiliriz” demek, çocuğun kendini daha güvende ve anlaşılmış hissetmesine yardımcı olur.
  4. Destekleyici ama abartısız olun.
    Çocuğun her dakikasını denetlemek, sürekli ders çalışıp çalışmadığını kontrol etmek onu yalnızca baskı altında hissettirir. Aşırı müdahale ya da her şeyi çocuğun yerine yapmak, özgüvenini zedeler. Yanında olun ama onun yerine koşmayın.
  5. Sınavı hayatın merkezi haline getirmeyin.
    Sınav önemli olabilir ama hayatın, başarının tek belirleyicisi değildir. Bunu siz hatırlarsanız, çocuğunuz da unutmamayı öğrenir.
  6. Ev ortamını sakinleştirin.
    Gergin, eleştirel ya da stresli bir ev ortamı, çalışmayı da duygusal durumu da olumsuz etkiler. Sakin, anlayışlı ve destekleyici bir ortam, yalnızca çalışmayı değil duygusal dayanıklılığı da besler.

 

  1. Onun potansiyeli ve ilgi alanına göre beklenti oluşturun.

Her çocuk aynı olmak zorunda olmadığı gibi, her çocuk ailesinin de aynısı olmak zorunda değildir. Ebeveynler kendi elde ettikleri başarının aynısını, bazen kendi ulaşamadıklarını ya da gerçekleştiremediklerini, bazen toplumsal başarı algılarını beklenti olarak çocuklarına yüklerler. Oysa çocuklar kendi potansiyellerini gerçekleştirmek üzere dünyaya gelirler ve gelişirler. Potansiyeli, ilgi alanı farklı olabilir, akademik başarıya değil sanatsal, sportif ya da başka bir beceriye daha yatkın olabilir. Bu nedenle başarı tanımını yeniden düşünmek ve çocuğun bireysel özelliklerini esas alarak beklenti oluşturmak, onu baskı altında değil desteklenmiş hissettirir.

  1. Kendi kaygınızı çocuğa yansıtmayın.

Çoğu zaman ebeveynler kendi yaşadıkları kaygıyı fark etmeden çocuğa aktarırlar. “Sen kazanamazsan ben ne yapacağım?”, “Bu kadar emek verdik, boşa mı gidecek?” gibi ifadeler çocuğun yükünü iki katına çıkarır. Bu süreçte kendi kaygınızla ayrı ilgilenmeli, çocuğunuza ise duygusal güven sağlamalısınız.

  1. Unutmayın, sınav sürecinde çocuğun yanında olmak sadece akademik destek vermekle sınırlı değildir.

Sınav günü geldiğinde, çocuğun zihninde yalnızca öğrendiği konular değil, bu süreçte sizin ona nasıl hissettirdiğiniz de yer edecektir. Bu yüzden anne-baba olarak göreviniz, yalnızca iyi bir eğitim sunmak değil; aynı zamanda çocuğunuza hayatı sevdirmek, yaşamın sadece sınavlardan ibaret olmadığını hissettirmektir. Çünkü destek, her zaman büyük sözlerle verilmez; bazen bir bakışla, bazen sessizce yanında oturmakla, bazen de sadece “buradayım” demekle bile çok şey anlatır.