EBEVEYN KAYGISI ve ÇOCUK

Aile, yetişkin ve çocukların olduğu (olabildiği) bir kurumdur. Bu bireylerin birbirleriyle sözel, davranışsal etkileşimleri vardır ve birbirlerini etkilerler. Ebeveynlerin çocuğun zihinsel, fiziksel, sosyal alan gibi pek çok alanındaki gelişiminde önemli bir payı vardır. Bu nedenle anne, baba ve çocuğun oluşturduğu aile biriminde çocuk, anne ve babanın tutumlarından etkilenir.

Anne babanın tutumunun çocuktaki etki alanları olarak kişilik özelliklerinin belirlenmesi, sorun çözme becerilerinin gelişmesi, çevresine bakışı ve etkileşiminden bahsedebiliriz. Çocuk anne baba tutumlarına, geri bildirimlerine göre model alacak, davranış geliştirecektir.

Yapılan araştırmalar ebeveyn tutumlarının çocukların benlik saygısı, saldırganlık, akademik başarı, kaygı, kendini kabul, genel psikolojik uyum ve bağlanma stilleri üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.

Anne babaların aşırı kaygılı davranışlarının, çocukları açısından pek çok olumsuz etkisi var.

Kaygı, bütün insan doğasında var olan ve insanın tehlikelere karşı tetikte olmasını sağlayan bir sinyaldir. Yapısı gereği insanı tehlikelerden koruma ve ani müdahale gerektiren anlarda hızlı hareket edebilme gibi işlevlere sahiptir. İnsanın günlük yaşantısı içerisinde birçok konuda işleme geçebilmesi için gerekli bir dürtüdür. Kaygı miktarının normal düzeyde olup olmadığını ayırt etmek işlevselliği korumak adına önemlidir. Oumlu işlevlerinin yanında kaygı seviyesinin yükselmesi insan hayatını zorlaştırabilmektedir.

Kaygının ebeveynlik üzerine etkilerinden bahsetmek de önemli bir konudur. Kaygı, yüksek olasılıkla çocukla beraber artan bir yapıya sahiptir. Anne baba olmanın verdiği sorumluluk, çocuğunun güvenliğini sağlama, savunmasız yavruyu gelebilecek tehlikelere karşı koruma ve başına gelebilecek kötülüklere karşı uyarma isteği kaygının artmasına neden olabilir.

Kaygı, kökenini çocukluk yıllarından almaktadır. Çocukluk yılları insan hayatının en hızlı gelişim yıllarıdır. Bu yıllarda fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimin temelleri atılır. Çocuk çevresini tanımaya çevresindeki ilişkileri kendince anlamaya, olaylara karşı bakış açısı kazanmaya ve olayları yorumlamaya çalışır. Bu gelişim süreci içinde çocuğun içinde bulunduğu çevresel koşullara göre kaygı düzeyi de şekillenmeye başlar. Kaygı duygusu anne-babasının, öğretmenlerinin ve arkadaşlarının davranışlarına göre artar veya azalır.

Kaygı bulaşıcı bir duygu olduğundan çocuğun çevresindeki kaygılı varlığı ve bunların çocuk tarafından algılanması veya özdeşim kurulmasıyla gelişebilmektedir. Çocuklar ebeveynlerinin veya onların yerine geçen kişilerdeki kaygı, kızgınlık ve düşmanlık gibi çeşitli heyecanları algılayabilmekte, zihinlerinde yeni bağlantılar kurarak çevredeki bazı kişiler ve durumlar karşısında da kaygı duymaya başlayabilmektedirler. Ebeveynler zaman zaman okul çağındaki çocukları için zaman zaman çeşitli sebeplerden dolayı kaygı duyabilmektedir. Kendileri için ulaşamadıkları başarıları ondan beklemek, daha iyi olması içi çabalamak, mükemmeliyetçilik.. Bu tepkiler çocuklarda aşırı tavırlar gerçekleştirebilmektedir. Motivasyon düşmesi, kendi kendine baskı yapması ve mükemmeliyetçilik gibi.

 

Anne-babalara, öğretmenlere öneriler ;

 

 

-Sevgili ebeveynler ve öğretmenler çocuklar ne kadar bizden küçük olsalar da kendine has istekleri, ilgi alanları, becerileri, kişilikleri olan bireylerdir.

– Sürekli büyüme ve gelişim içindeki çocuklarınızı anlamaya çalışın. Onlar küçük büyümekte olan bireyler olarak büyüklerin olduğu dünyaya dahil olmaya çalışıyorlar.

-Bu dahil olma sürecinde zorlanabiliyor, hatalar yapabiliyorlar bunu felakete çevirmeyip doğru olanı öğretmek için model olmaya çalışın.

-Bu küçük bireyler doğdukları andan itibaren, kaygılı düşünceler, tutum ve davranışlarla değil, sevgi ve güven duygusu içinde yetiştirilmeye çalışılmalıdır. Kaygıyı artıracak anne-baba tutumları yerine demokratik ve tutarlı tutumlar sergileyin.

– Çocuk, hem anne-babası hem de öğretmeni tarafından iyi bir şekilde tanınmalı, yaşıtlarıyla karşılaştırılıp, yapabileceğinin üstünde bir performans için zorlanmamalıdır.

– Kaygı halini yaşayan çocuğun duygusu küçümsenmemeli, çocuğun içinde bulunduğu durum açıklanarak, kaygı düzeyi düşürülmeye çalışılmalıdır.

– Çocuk, kardeşinin doğumu, yeni bir eve taşınma, okula başlama veya başka bir okula geçiş yapma gibi günlük yaşantılarından farklı olan bu durumlara, önceden hazırlanmalıdır. Açıklamalar yapılarak çocuğun bu durumlara hazırlanması, onun kaygısını azaltacaktır.

– Okullardaki kaygı düzeyi yüksek öğrenciler belirlenmeli, bu öğrencilere ve ailelerine rehberlik verilmeli, ilerideki davranışları ve başarı durumları incelenmelidir.

 

 

Kendinizde var olan yaşam kaygınız, çocuğunuzun yaşamına-geleceğine yönelik geliştirdiğiniz kaygı çocuk için olumsuz etkilere yol açılabilecek etkiye sahiptir. Ebeveynleriyle olan ilişkileri, çocuğun diğer bireylere, nesnelere ve tüm yaşama karşı aldığı tavırların, benimsediği tutum ve davranışların temelini oluşturur. Bu durumun farkına varılması ve tutum değişikliğine gidilmesi gerekmektedir.

İsmer Aile Danışma Merkezi olarak kendine güvenen, kendine ve diğerlerine saygı duyabilen, olumlu düşünen çocuklar yetiştirmek üzere çıktığınız ebeveynlik yolunda uzman desteğine ihtiyaç duyduğunuzda yanınızdayız.