Birçok ebeveynin zihninde benzer bir iç ses dolaşıyor:
“Yeterince ilgileniyor muyum?”
“Bir yerde hata mı yaptım?”
“Çocuğum zorlanıyorsa bu benim eksikliğim mi?”
Günümüzde ebeveynlik çoğu zaman bir ilişki olmaktan çıkıp bir yarışa dönüşebiliyor. Çocuğun ne yediği, ne kadar başarılı olduğu, ne hissettiği, nasıl davrandığı… Her şey izleniyor, kıyaslanıyor, yorumlanıyor.
Bugün ebeveynlik, çoğu zaman “iyi yapıp yapmadığımızın” sürekli test edildiği bir alan gibi yaşanıyor. Oysa çocuk gelişimi bir performans grafiği gibi işlemez; düz bir çizgide ilerlemez. Bazen ilerler, bazen durur, bazen de geri gider. Bir çocuğun zorlanması her zaman ebeveynin eksik olduğu anlamına gelmez. Ancak ebeveyn üzerinde yoğun bir performans baskısı varsa, bunu ayırt etmek zorlaşır. İnsan ister istemez suçu kendinde arar.
Sosyal medya bu baskıyı daha da artırır. Gülümseyen çocuklar, sakin sofralar, düzenli rutinler… Paylaşılanlar genellikle hayatın en parlak anlarıdır. Biz ise onları kendi dağınık, yorucu ve karmaşık günlerimizle kıyaslarız. Sonuç çoğu zaman aynıdır: “Ben yeterince iyi değilim.”
Tam da bu noktada “yeterince iyi ebeveynlik” kavramı devreye girer. Donald Winnicott’un “yeterince iyi anne” kavramını ortaya koymasının üzerinden onlarca yıl geçti. Kavramın adı değişti, ancak verdiği mesaj hâlâ çok net: Sağlıklı çocuklar yetiştirmek için kusursuz ebeveynler olmaya gerek yok.
Bu yaklaşım şunu söyler: Çocuğun ihtiyacı kusursuz bir ebeveyn değil; ulaşılabilir, gerçek ve duygusal olarak orada olan bir yetişkindir. Yeterince iyi ebeveyn; çocuğuna zarar vermeyen, onu mümkün olduğunca koruyan ve sevgi ile ilgi ihtiyacını temel düzeyde karşılayan ebeveyndir.
Her isteği yerine getiren değil; temel ihtiyaçları gözetendir.
Her adımı kontrol eden değil; güvenli bir zemin oluşturan kişidir.
Ebeveynlikte hatalar kaçınılmazdır. Bazen sabır taşar, bazen yanlış anlaşılır, bazen yeterince ilgilenilemez. Önemli olan hiç hata yapmamak değil; hata sonrası ilişkiye geri dönebilmektir. Aslında bu onarımlar çocuğa çok değerli bir şey öğretir: “İlişkiler bozulabilir ama tamir edilebilir.” Bu, hayat boyu işine yarayacak bir deneyimdir.
Her ihtiyacın anında ve eksiksiz karşılandığı bir ortam da her zaman sağlıklı değildir. Çocuklar beklemeyi, hayal kırıklığıyla baş etmeyi ve kendi duygularını düzenlemeyi gerçek hayatın pürüzleri içinde öğrenir. Her şeyi kusursuz yapmaya çalışmak, bazen bu öğrenme alanını fark etmeden daraltabilir.
“Yeterince iyi” ebeveyn olmak; çoğu zaman çocuğunu anlamaya çalışan, bazen kaçırsa bile geri dönüp bağ kurabilen, zorlandığında ilişkiyi terk etmeyen ebeveyn olmaktır.
Peki ebeveynler üzerlerindeki bu baskıyı azaltmak için neler yapabilir?
- Kusursuzluk beklentinizi sorgulayın.
Çocuğunuzun ihtiyacı ideal bir anne-baba değil; gerçek bir yetişkin. - Kendi duygularınızı fark etmeye çalışın.
Kaygı, suçluluk ya da yetersizlik hisleri bastırıldığında değil, fark edildiğinde hafifler. - Hata yaptığınızda kendinizi hemen yargılamayın.
Önemli olan hatasız olmak değil, ilişkiye geri dönebilmektir. - Sosyal medya kıyaslarını biraz mesafeye alın.
Gördükleriniz hayatın tamamı değil; sadece seçilmiş anlardır. - Her şeyi tek başınıza yapmak zorunda olmadığınızı hatırlayın.
Destek istemek güçsüzlük değil, sorumluluk almanın bir parçasıdır. - Kendi çocukluğunuzla bağlantıları fark edin.
Bazen çocuğumuz için “fazlasıyla iyi” olmaya çalışmamız, geçmişte alamadıklarımızla ilgilidir. - Kendinize alan açın.
Dinlenebilen ve desteklenen bir ebeveyn, çocuğuna da daha sakin ve güvenli bir alan sunar.
Unutmayın:
Tükenmiş bir ebeveynin verebileceği şeyler sınırlıdır. Kendine şefkat gösterebilen bir ebeveyn ise hem kendisi hem de çocuğu için daha sağlam bir zemin kurar.
Ebeveynlik kusursuzluk işi değil, temas işidir. “Yeterince iyi” olmak; çocuğunuzun ihtiyaç duyduğu güveni, sevgiyi ve kabulü sunmak için zaten fazlasıyla yeterlidir. Bu yolculukta kendinize biraz daha anlayışla yaklaşmak, sandığınızdan çok daha dönüştürücü olabilir.

