SALDIRGAN KİŞİLİK

Her insanın kendine özgü davranış biçimleri ve tarzları vardır. Bu davranış biçimlerinin altında yatan temel yapıyı anlayabilmek için herkesin kişisel davranış örüntülerini oluşturan temel çatışmalarını, çözülmemiş çocukluk dönemi sorunlarını ve karakter yapısını bilmek gerekir. Bunlardan biri de saldırganlıktır. İnsan, şiddeti dışarıdaki bireylere ya da kendi vicdanına karşı kendi ahlaki değerlerini zorlayarak yöneltebilir. Bu durum kişilik bütünlüğünün parçalanması pahasına gerçekleştirilir. Birey kullanmaya alışık olduğu tarzları bir tarafa iter ve kendi doğasına yabancı olan bir tarzı benimser. Bunun sonucunda cinsel taşkınlıklar, sapmalar, kavgalar ve sorumluluklarını terketme görülebilir. Düşmanca ya da yıkıcı içgüdülerin sergilenmesi en hafif rekabetten cinayete kadar varabilen davranışlara neden olur. Yoğun korku ve güvensizlik duyguları zorlayıcı ve yıkıcı tutumlara hız kazandırabilir. Bu durum kendisine ait düşmanca hatta cinayet işlemeye kadar gidebilen içgüdülerini başkasına yansıtan başkalarına şüphe ve korku ile davranan “paranoid kişiliğin” özünü oluşturur. Burada anlatılanlar bazı psikopatik kişilik tiplerinde görülen tepkilerdir. Bu durum çocuksu bir duygusallık hali ile açıklanabilir. Sorumlulukları ile yüzleşmede yetersizlik, anlık hazlar için sağduyudan vazgeçme ve davranışlarını düzenlemede başarısızlık görülür. Bunların hepsi olgunlaşmamış bir kişilik bütünleşmesine ait belirtilerdir.

Birey toplumun kuralları ile ve halihazırdaki ahlaki ilkelerle uzlaşı içinde değildir. Bireyin davranışları anlık duygusal ihtiyaçları tarafından yönetilmekte ve gerçek dünyadaki kısıtlamalardan ve kurallardan kaçmaktadır. Birey müdahale edilmeye de engellenmeye de tahammül edemez ve aynı bir çocuk gibi haz alması engellendiğinde saldırganlık gösterebilir. Birey çok zeki olabilir ama bunun bir yararı olmaz. Bıkkınlık ve sabırsızlık başarıyı imkansız hale getirir ve gösterdiği çabalar hem düzensiz hem de istikrarsızdır. Sahip olduğu amaçlar hayali ve gerçeğini ötesindedir. Başarısızlık, bireyin öfkelenmesine neden olur. Birey bunu telafi edebilmek için güç kullanır ve yalan söyler. Benmerkezci ihtiyaçlar tarafından yönetilen birey, toplumun kurallarıyla sürekli olarak çatışır. Kişiliği ahlaki, etik ve estetik değerlerden yoksundur. Engellenmeyle, gerginlikle ya da anksiyete ile başa çıkamamaktadır. Gerginliğini giderebilmek için alkole, uyuşturucu maddeye, aşırı cinselliğe ve sınırsız hazza yönelir. Hırçınlık, sürekli iş ve yer değiştirme, heyecan ve macera peşinde koşma, sapkın cinsel tutumlar, alkolizm, madde bağımlılığı, duygusal dengesizlik ve olgunlaşmamış, düşünce fakirliği, deneyimlerden ders almama, başkalarına karşı duygu yoksunluğu, saldırganlık ve cinsellik içgüdülerini önleyememe, yargının kararlarına, emirlerine uymama ve toplumsal taleplere uygun davranmama görülür.

Yoğun olarak bu sayılan davranış modeline sahip olan bireyler genellikle kendi başlarına terapi desteği almak istemezler.Çünkü ortada çözülmesi gereken bir problem olduğuna inanmayarak karşı tarafın düzelmesiyle kendisinin de iyi olacağına inanırlar. Problem onlarda değil işleyen düzendedir. Onları terapi almak konusunda destekleyebilirsiniz, birlikte terapiye başlamak da faydalı olabilir.