Hangi anne-baba kendine yetebilen, özgüveni gelişmiş ve kendi kararlarını kendi verip başarıyla uygulayan çocuklar yetiştirmeyi istemez ki? Kendini seven, sorumluluk duygusu olan ve bunu yaparken çevresindekilere de değer veren çocuklar yetiştirmek…
Çocuğun özgüvenini geliştirmek, korumak ve artmasını sağlamak, çocuk yetiştirme becerilerinin başında gelir; çünkü yeterince gelişmiş özgüven duygusu
öğrenme yetisini,
sosyal ilişkilerde başarıyı,
gelişim kısımlarını etkileyen önemli bir duygudur.
Toplumun temel yapı taşı ailedir. Hayata gözlerini açtığından itibaren büyümesinde, gelişmesinde sosyalleşmesinde kısaca bireyleşerek toplumun bir parçası haline gelmesinde ailenin rolü çok büyüktür. Çocukların ilk sosyalleştiği, ilk iletişim kurduğu kişiler aile bireyleridir. Anne babaya yalnızca bakım ve beslenme açısından değil, aynı zamanda ilgi ve sevgi bakımından da muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamında kurduğu temellerle davranışlarını, sosyal ilişkilerini ve topluma uyumunu düzenler. Bu nedenle anne babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar çocuğun gelişiminde etkilidir.
Sorumlu çocuklar sorumlu aileler tarafından yetiştirilir. Sorumluluk, bireyin sosyal yaşama uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesidir. Örneğin koruyucu ailelerde çocukların sorumluluk almasına izin verilmez. Aileler sorumluluk vermeyerek çocuğun bağımsız bir birey oluşumunu olumsuz etkiler. Böylece koruyucu aile yaklaşımı çocuğun düşük benlik saygısına ve düşük özgüvenli bir birey olmasına neden olacaktır.
Çocuk doğduğu andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle kurduğu etkileşimden çıkardığı sonuçlar ile kişiliğinin ve ruhsal yapısının temellerini oluşturmaktadır. Fakat çocuğun aile dışındaki çevresinde bulunan olumlu ve olumsuz faktörler de sosyal gelişimine doğrudan etki etmektedir. Özgüven oluşumunda çevrenin, okulun etkilerini görürüz fakat en büyük etkiyi veren ailedir. Çünkü çocuklar ilk yıllarını, onları çevreleyen yetişkinlerin kendileri hakkındaki düşüncelerinin bombardımanı altında geçirirler, sonraki yıllarda da bu duyduklarını kendi davranışlarına yansıtmaya başlarlar. Çocuklar, olgunlaştıkça sahip oldukları becerileri kendileri değerlendirmeye, özgüvenlerini biçimlendirmeye başlarlar. Anne-babadan sonra çocuğun özgüveninde en büyük etkiyi yapan öğretmenleridir. Sonra da yaşıtları. Okul, bu anlamda çok önemli bir kaynaktır ve bu yüzden çocuğun okulla ilgili söylediklerini gerçekten dinlenmeli, sadece okulda yaptıklarını değil, bunlar hakkında hissettiklerini de duymaya çalışılmalıdır.
ÖZGÜVEN NEDİR
Bir insanın tavırlarını, duygularını ve kişisel özelliklerini; yetenek, beceri, görünüm ve toplumsal kabul edilirliğini nasıl değerlendirdiği ve ne dereceye kadar kabul edip onayladığı özgüvenle ilgilidir. Sağlıklı benlik algısıdır. Yani bireyin/çocuğun kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendini değerli hissetmesidir. Bir çocuğun sahip olmak istedikleriyle becerileri örtüşmüyorsa, kendisini yetersiz hissedebilir ve bu durum onun özgüven duygusunun düşük olmasına yol açabileceği gibi, düşük özgüven de ders başarısını ve toplumsal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
Sağlıklı ve olumlu ilişkiyle birlikte, olumlu benlik algısının temelleri atılır. Maddi manevi ihtiyaçları karşılanan, sevgi gören bebek “ben değerliyim, seviliyorum” algısını oluşturur. Sevildiğini ve değerli olduğunu hisseden çocuk kendi varlığına saygı duyar, kendini olumlu/yeterli, olumsuz/ yetersiz yönleriyle kabul eder, yani kendini tanır ve bilir.
Özgüveni Yaralanmış Çocuklar;
- İçe kapanık, kaygılı ve kararsızlardır.
- Kendileri hakkında olumsuz duygu ve düşüncelere sahiptirler ve kendilerini eleştirirler
- Depresyona daha yatkındırlar
- Başarısızlıklarını çok önemser ve takılı kalırlar
- Başarılarını küçümserler
- Çekinik ve pasif olurlar
- Sorumluluktan kaçar ve başkalarının yapmasını beklerler
- Okul ve arkadaş ilişkileri gibi önemli konularda kendine güvensizlik duyarlar
- Eğitim başarıları düşer
Özgüven duygusu çocukların doğuştan sahip olduğu bir duygu değil, öğrenilen bir kavramdır. Özgüven, çocukluk çağında edinilen deneyimler, beraber olunan kişiler ve yaşanılan olaylarla gelişir. Doğumdan itibaren anne ve babanın çocuğa olan tüm davranışları, çocuk tarafından algılanır ve kaydedilir. Erken çocukluk dönemi (0-6 yaş) kişiliğin büyük ölçüde şekillendiği dönem olarak ele alınır. Kişilik gelişiminin insanın yaşamı boyunca süregeldiği kabul edilir. Ancak kişilik gelişmesi ve yapılanmasında temelin çocukluk döneminde atıldığı gerçeği geçerliliğini korur. Doğumdan ilk bir yıla kadar uzanan evrede, temel güven ve güvensizlik dönemi yaşanır. Bakım veren ebeveyn ile sağlıklı bağlılık ilişkileri kurabilen çocukların kendini daha olumlu algılayabildikleri düşünülür. Bağlanma bir süreçtir; bebeğin isteklerini ve ihtiyaçlarını anlayıp bunlara uyumlu cevap verildiğinde her an bebekle kurulan bağ güçlenir.
Dünyaya yeni gelen bebeğin kendini koruma deneyimi ya da özdeğeri ile ilgili bir fikri yoktur; bebek, özgüveninin gelişmesi için başka kişilerin davranışlarına ve hareketleriyle verdikleri mesajlara ihtiyaç duyar. Bebeğin temel ihtiyaçlarının karşılanması ile sevgi ve güven duygusu, benlik değerinin oluşmasında önemli etkilere sahiptir. Ebeveynin bebeğe dokunma şekli, ses tonu, gözlerindeki ifadeler, jest ve mimikleri, bebeğin ağlamaları karşısında verdikleri tepkiler özgüven kavramını oluşturur. Olumlu mesaj veren, çocuğunu dinleyen, tarafsız bakabilen ebeveynin çocuğu özgüvenli olmayı, kendini değerli hissetmeyi o andan itibaren öğrenir.
Özgüvenli Çocuk Yetiştirmek İçin Neler Yapılabilir?
àÇocuğunuzla güvenli duygusal bağ oluşturun
Duygusal, zihinsel ve fiziksel tüm ihtiyaçlarını gidererek onu tam anlamıyla kayıtsız şartsız sevin. Onun olumlu, olumsuz bütün davranışlarını kabullenmelisiniz. Yanlış davranışlara müdahale etmeyeceksiniz demek değil tabi ki sadece bunu bir davranış problemi olarak görün ve çocuğunuza karşı önyargılı olmayın.
àKendini ifade etmesine izin verin.
Fikirleri ve düşüncelerini önemseyin. Ailede bir konu varsa fikri önemli olmasa da “Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun” diye sorun ve onu dinleyin.
àYaş ve kapasiteye göre beklentiler belirleyin.
9 yaşındaki çocuğunuza yemek yedirecek kadar koruyucu, 2 yaşındaki çocuğunuzdan üstüne dökmeden yemesini bekleyecek kadar mükemmeliyetçi olmayın.
àYaş, gelişim düzeyine göre sorumluluk verin.
Her işini üstlenmeyin. 2-3 yaşından itibaren çocuklar sorumluluk almaya açıktır. Örneğin oyuncakları kutuya koymak, evcil hayvanı beslemede yardımcı olmak küçük çocuğunuza verebileceğiniz sorumluluklardan olabilir. Yaş dilimlerine uygun sorumluluklar sorumluluk bilincini geliştirir. Çocukların beceri gelişimini destekler.
àKişiliğin şekillendiği dönem 0-6 yaş
Sosyalliği ve gerekli özdeşimi anne-babayı model alarak yapar. . Bu nedenle anne babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar çocuğun gelişiminde etkilidir.
à Ona her zaman güvenin
Evin içinde kendini güvende hissedeceği bir ortam yaratın. Ona güvendiğinizi bilir ve hissederse yanlış yaptığı anlarda bile kendini daha rahat ifade edecek ve hayatta daha emin adımlar atacaktır.
àÇok fazla sınır koymayın
Olan sınırlarınız net ve kurallarınız mantıklı bir çerçevede olsun. Çocuğunuza sınırların içinde özgür olduğunu hissettirin.
àOnu bir başkasıyla kıyaslamayın
Başkası gibi hissetmek, düşünmek veya yaşamak zorunda değil. Her çocuk biricik ve özel. Herkesin kendi yeteneği ve başarılı olacağı alanlar olduğunu bilerek, çocuğu o alanlara yönlendirin.
àOnu cesaretlendirin
Yanlış yapıldıkça doğru öğrenilir, yanlış yapsalar da onları eleştirmeyin. Onların arkasında olduğunuzu hissettirin.
àOnu cevapsız bırakmayın
Çocuklar meraklıdır. Size saçma da gelse, başınızı kaşıyacak zamanınız olmasa da sorularına anlayacağı dilde, yumuşak bir ses tonu ile mutlaka cevap verin. Yanıtlarınızda onun sorduğu kadarıyla yetinin.
àDozunda övgü kullanın
“Aferin benim güzel kızım/yakışıklı oğlum..”, “Akıllı çocuğum sen her şeyi başarırsın”, “Senin istersen yapamayacağın şey yok” vb. cümleleri dozunda ve yerinde kullanın. Abartılı durumda çocuğun narsistik bir kişilik kazanmasına sebep olabilirsiniz.
àŞahsına yönelik konuşmayın
“Ne kadar dikkatsizsin” yerine “daha dikkatli olmalısın”
“Sen yaramaz bir çocuksun” yerine “bu davranışı yapman beni üzüyor” cümlelerini tercih edebilirsiniz.
Çocuğunuza ilgi göstermeniz, onu fark ettiğiniz, aktif olarak dinlediğiniz, sözlerinin ve yaptıklarının önemli olduğunu hissettirdiğiniz anlamına gelir. Sağlıklı bir aile; benlik saygısı yüksek, iletişime açık, dürüst, toplumsal bağı kuvvetli bireylerin yetişmesinin ön koşullarından biridir. Çocuğunuza ilgi göstermeniz, onların özgüveni gelişmiş, kendini ifade edebilen bireyler olarak büyümelerine katkıda bulunacaktır.
İsmer Aile Danışma Merkezi olarak
- Fark ederek
- Kaliteli vakit geçirerek
- Soru sorduğunda, sizinle konuştuğunda onu gerçekten dinleyerek
- Onun varlığından duyduğunuz mutluluğu ona dile getirerek
- Onunla oyun oynayarak
Çocuğunuza ilgi gösterdiğinizi hissettirebileceğinizi hatırlatmak isteriz.