NEDEN KISKANIYORUZ?

Hayatın en büyük duygusal problemlerinden biri kıskançlıktır. Kıskançlık; kimi insanların bazen sahip olduklarına bazen de sahip olamadıklarına karşı duyduğu histir. Kıskançlık aynı zamanda bir endişedir. Kişinin elinde olanı başkasına vermek istememesi, başkasında olanı elde etmek istemesi, bir kişinin veya ilişkinin yiteceği konusunda endişe duymanın oluşturduğu duygusal bir çıkmazdır.Kıskançlık algısı kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bazı kişilerde kıskançlık daha yoğun yaşanırken bazı kişilerde minimum düzeyde olabilir. ‘Neden ben değil?’ sorularının yoğun olduğu bir duygudur.

Kıskançlık duygusu 2 yaş itibariyle başlar. 2 yaş dönemi ve sonrasında çocukluk döneminde beliren kıskançlık duygusu kardeş kıskançlığı, ebeveyn kıskançlığı, bir eşyaya yönelik kıskançlık ve arkadaşını paylaşamama olarak kendini gösterir. Ergenlik ve ileriki yaş dönemlerinde kıskançlık boyut değiştirir. Sevgili/eş kıskançlığı, arkadaş kıskançlığı,iş başarısı kıskançlığı, hemcinsini kıskanma ve çok daha fazla karmaşık kıskançlıklar ortaya çıkar. 2 yaş dönemi itibariyle kıskançlığın başlaması bize bu duygunun doğal ve normal bir duygu olduğunu gösterir.

Kıskançlığın nedenleri

Kıskançlık,ilişkilerde kendini var eden ve toplum tarafından sevginin ayrılmaz bir parçası olarak görülen bir duygudur. Bu duygunun altında önemsenen bir kişinin kaybedilmesinden duyulan korku ve ilişkinin bozulmasına yönelik kaygı yer alır. Aynı zamanda kişinin ilişkisini korumak ve sürdürmek amaçlı gösterdiği korku ve acı temelli bir duygudur. Kişinin bireysel kimliği ve benlik saygısıyla yakından ilişkilidir. Küçük düşmüş, yetersiz ya da çaresiz hissettiği bir döneme gecikmeli bir tepki olarak da kendini gösterir. Kıskançlık aynı zamanda sosyal ve kültürel bir olgudur. Birey toplumda öğrendiği kurallara ve gözlemlediği tutumlara dayanarak da kıskanmayı öğrenir.

Kıskançlığı nedenlerini 3 grup altında toplarsak; Bireyin kendine olan güvensizliği ve yetersizliği düşük benlik saygısını oluşturmakta ve kıskançlık duygusunun temeli oluşmaktadır. 2. Kişinin geçmişine dayanan ve bugününü etkileyen kaybetme ya da terkedilme korkusudur. Geçmişte terkedilmeyi bizzat yaşamış bu korkuyla büyümüş olabilirler. Bu kişilerde tutarsız ani çıkışlar, öfke patlamaları olan ve ebeveynlerle güvenli bağlanmayı kesintiye uğratan yaşantılara maruz kalma ihtimalleri vardır. Bunu yaşayan bir çocuk ebeveynlerini ya da ona bakım veren insanları kaybetme korkusunu yoğun bir şekilde yaşar. Yetişkin olduğunda çözümleyemediği bu kaygı peşini bırakmaz ve partnerini kaybetmemek uğruna yoğun bir çabaya girer. Diğer faktör ise güvensizliktir.

İlişkilerde kıskançlık

Kıskançlık denildiğinde akla ilk sevgili/eş kıskançlığı gelir. Kıskanç bireyler devamlı kendilerine bir rakip bulma ve onunla rekabet halinde olma eğilimindedir. Kıskançlık, partnere atfedilen sevgiden çok kişinin bireysel yetersizliği, değersiz ve kusurlu olduğuna dair beslediği inancıdır. Seven insan kıskanır yargısı doğru değildir. Kıskançlığın sevgiyle bağlantısı oldukça düşüktür. Çünkü kıskançlık bünyesinde hem sevgiyi hem de nefreti barındırır. Böyle güçlü bir nefret barındıran duygu sadece sevgiyle ilgisi olamaz. Kıskançlık ilişkileri korumanın ve sahip çıkmanın bir yolu değildir. İlişkilerde kıskançlık dahil olmak üzere her duygu barınabilir ama bu durumun her iki taraf açısından da rahatsız edici olmaması ve bireylere zarar vermemesi önemlidir. Her duygu baharat dozunda sağlıklıdır.

Nasıl davranmalıyız?

Kıskançlık duygusunu yaşadığını itiraf eden kişiye olumsuz yaklaşmayın. Sakince dinleyin onu anlamaya çalışın ve yeterlilik düzeyini kişiye hissettirin. Kıskançlık duygusu yaşayan biri kendi değerini ve olgularını ikinci plana atmış ve sahip olamadığı ya da paylaşamadığı duruma odaklanmıştır. Farkındalığını sahip olduklarına yönelik açmak, ona başarılarını hatırlatmak bu duygunun törpülenmesine yardımcı olacaktır. İlişkilerde kıskanma sebepleri üzerinde konuşmak, birbirini anlamak ve ortak kararlar almak birbirinize olan güvenin pekişmesini sağlayacaktır.