İletişimde ne söylendiği kadar nasıl söylendiği önemlidir.
1. Yıkıcı Eleştiriler Yapmak
Sorun yaşayan çiftler genellikle birbirlerini suçlama, eleştirme eğilimindedirler. Burada yalnızca birbirlerinin olumsuz yönlerine odaklanmakla yetinmez ayrıca ilişkilerinde yaşadıkları olumsuzluklardan birbirlerini sorumlu tutarlar. Seçici bir algılama ile olumlular göz ardı edilmekte olumsuzlar yıkıcı ve tekrarlayıcı bir biçimde dile getirilmektedir.
Örneğin “Zaten bana ayıracak vaktin hiç olmadı ki hep işin vardır.” yerine “Bana daha çok vakit ayırabilmeni isterdim.” ifadesi kendinizi daha çok anlatmanızı sağlar. “Sosyal ortamlarda ne zaman biriyle konuşsam hemen kıskanır ve kızarsın.” yerine “Bana daha çok güvenmeni ve sevgini kıskançlık dışı yollarla gösteribilmeni isterdim.” gibi ne istediğini dile getiren ifadeler ne istenmediğini dile getirenlerden daha anlamlı olacaktır.
2. Genellemeler Yapmak
Olumsuz genellemeler umutsuzluk, çaresizlik yaşatır. Çünkü olumsuzların hep tekrarladığı ve tekrarlayıcı varsayım üzerine kuruludur. Örneğin “Beni her fırsatta başkalarının yanında aşağılıyorsun.” yerine aynı cümle “Geçen gün Mehmet’in yanında söylediklerin beni çok utandırdı.” şeklinde de ifade edilebilir ve böyle bir ifadenin dinleyiciye ulaşma şansı daha fazladır. Bir diğer kötü olan taraf da eşlerin bazı özgül davranışlar yerine kişilİği hedef alan genellemeler yapmalarıdır. “Sen zaten hep böyle bencilsin.” Birbirlerine öfkeli eşler bazen hızlarını alamayıp eleştirilerini daha da ileriye götürür ve birbirlerini daha çok kırmak amacıyla aileleri işin içine katarlar. “Sen hep böyle bencilsin ve bu huyunu annenden almışsın!”
3. Akıl Okuma
Eşler birbirlerinin söylediklerinden çok söylemediklerini anlamaya çalışmakta ve söylenenlerin ya da yapılanların arkasında farklı olumsuz bir niyet aramaktadırlar. Örneğin “Şu anda aklından geçenleri biliyorum ve bu nedenle söylemek istediğim şeyleri söylemekten vazgeçtim.”
‘Bunu benim iyiliğim için söylediğini belirtiyorsun ama senin esas niyetin beni aşağılamak.’
4. Geçmişi Getirmek
Sorunlu birlikteliklerde eşler geçmişte yaşadıkları olumsuzlukları geride bırakmakta güçlük çekerler. Bu durum çoğu kez olumsuzlukların yalnızca geçmişte değil hala yaşanıyor olmasından da kaynaklanır.Bazen de içinde bulunan zaman diliminde bir sorun yoktur ama eşlerden biri geçmişte yaşananların değersizleştirilmesi veya üzerinde yeterince konuşulmamış olmasından rahatsızlık duyuyordur, haksızlığa uğradığını hisseder ancak kimse bu yaşantısını önemsemiştir.
Örneğin; “10 yıldır aynı şeyleri söyleyip duruyorum ve sen hala aynı şeyleri yapmakta ısrar ediyorsun.” “Evliliğin ilk yıllarında ailenin bana yaptığı eziyete kayıtsız kalmanı asla affetmedim ve affetmeyeceğim.”
5. Kendini Tamamen Haklı, Eşini Tamamen Haksız Görmek
Eşler aynı tarafta ya da aynı takımda olmayı beceremediklerinden oluşan sorunlarla ilgili birbirini suçlarlar. Örneğin: “Tüm evliliğimiz boyunca hiçbir kavgayı ben başlatmadım.” ya da “Birlikteliğimizdeki tüm kavgaların nedeni sensin gibi ifadeler sorunu daha da büyüten ve sorumluluk içermeyen ifadelerdir.” Oysa kavga olabilmesi için en az iki kişi olması gerekir. Karşınızdaki kişi kavga etmek istese bile siz kavgada yer almadığınız müddetçe kavga gerçekleşmeyecektir.
6. Mantığı Silah Olarak Kullanmak
Birlikteliklerde “Bu isteğin için mantıklı bir neden göster.” “Benim söylediklerimi çürütmelisin ya da benim söylemimi kabul etmen gerekir.” gibi ifadeler sık duyulan oldukça zorlayıcı rahatsız edici ve duygudan yoksun söylemlerdir. Evlilik yaşamı iş yaşamına farklı olarak mantıksız olanı da isteyebilmek hakkını verir. Şu isteğin için mantıklı bir neden göster yerine söylediklerin aklıma yatmazsa da çok istiyorsan bunu senin için yapabilirim gibi bir ifade karşı taraf için fedakarlık gösterdiğinizi ifade eder. Eşi ile uzun zamandır güzel bir akşam yemeğini özlemini çeken ve bu amaçla rezervasyon yaptıran kadına, kocasının “Eğer önemli olan birlikte yemek yiyebilmekse neden yemek için dışarı çıkmamazı istiyorsun? Evde yiyelim böylece tasarruf da yapmış oluruz.” demesi yapılan yakınlaşma çabasını boşa çıkarmaktadır.
7. İşi Yokuşa Süren İfadeler Kullanmak
Olumlu değişiklikler yeterince önemsenmez, gözardı edilir. Eleştiriler olumlu değişikliklere rağmen ısrarla devam eder. Uzun zamandır beklediği davranışları sergilemeye başlayan eşine “Şimdi çaba gösteriyorsun ama artık çok geç bunları 10 yıl önce yapmalıydın.” demek işi yokuşa sürmekten başka bir şey değildir. Oysa bu değişikliklerin küçük de olsa fark edip altını çizebilmek ve ona bu durumdan mutlu olduğunuzu yansıtmak bu davranışların oluşması sıklığını arttıracaktır. Ancak geçmişe yönelik öfke bunun yapılmasına engel olur.
8. Anlamak Yerine Çözüm Bulmaya ve Önermeye Yönelik Girişimler
Sosyal hayatında sıkıntılar yaşayan ve bunu eşiyle paylaşmak isteyen birine paylaşım yerine öğüt alması buna güzel bir örnektir. “Sana zamanında söylemiştim benim dediğim gibi davransaydın başına bunlar gelmezdi.” ya da “Bu problemle ilgili olarak şu yolu izlersen çözmüş olursun, bu konuyu daha fazla anlatmanı istemiyorum.”
İletişimde amacın dinlemek, anlamak ve paylaşmak olduğunu hatırlarsak bu tutumların yararlı olmayacağı açıktır. Bazen insanlar çözüm bulmak için değil, yalnızca dinlenilmek ve desteklenmek için kendilerini açarlar.
9. Davranışlarla İlgili Sorumluluk Almamak
Eşine şiddet gösteren bir erkeğin “Ben aslında sakin bir adamım. Beni kızdıran, çıldırtan, öfkelendiren sensin. Beni öfkelendirdiğin için sana saldırıyorum.” Bu örnekte erkek hem eşine şiddet göstermekte hem de bunun sorumlusu olarak yine eşini görmekteydi. Oysa temel sorun kendi öfkesini kontrol edememesiydi.
10. İlişkide öğretmen ya da Terapist Gibi Davranmak
Eşlerden birinin öğretmen ya da terapist rolüne soyunması diğerini en çok rahatsız eden tutumlardan biridir. Eşler arasında eğitim ya da deneyim farkı olduğunda daha da belirginleşen bu tutum karşı tarafın küçümsenmesi anlamına gelir. “Senin rahatsızlığının farkındayım, tedaviye gitmesi gereken sensin.” “Sizin bize söylediğiniz şeylerin aynısını ben karımı yıllardır söylüyorum.” veya “Onun sizin söylediklerinizi anladığını sanmıyorum. Ben buradan çıkınca onun anlaması için gereğini yapacağım.” şeklindeki ifadeler kötü bir öğretmen ya da terapist rolüne soyunmaktan öteye gitmeyecek ve dirençle karşılaşacaktır.
İSMER Aile Danışma Merkezi olarak yakınlık kurmanın ilk adımının iyi iletişimden geçtiğine inanıyoruz. Yaşadığınız iletişim sorunlarını çözebilmeniz adına yanınızdayız.