– Yemek yerken kendinizi kontrol edemediğinizi mi hissediyorsunuz?
– Günün büyük bir kısmında yemekle ilgili şeyler mi düşünüyorsunuz?
– Gizli gizli mi yersiniz?
– Kendinizi rahatsız hissedene kadar mı yersiniz?
– Sıklıkla endişeden, stresten kaçmak ve rahat hissetmek için mi yersiniz?
– Yemekten sonra pişmanlık ve suçluluk mu hissediyorsunuz?
– Yeme davranışını durdurmak isteseniz bile yapamıyor musunuz?
Öyleyse sizde de Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu olabilir…
Yemek yemek fizyolojik bir ihtiyaçtır. Günlük enerji tüketimine, yaşa, faaliyete ve bünyeye göre fizyolojik açlık süresi ve şiddeti kişiler arası farklılık gösterir. Acıkırız, yemek yeriz, doyarız, bir süre sonra gene acıkırız. Bazı kişiler için bu döngü daha farklı işleyebiliyor. Yani fizyolojik olarak acıkmasa da kendini aç hissedebiliyor ya da aç olmasa bile yemek yemek isteyebiliyor ve karşı koyamıyor. Kişinin yemek yeme davranışı üzerinde kendini kontrol edememesi ve dürtüsel yemek yemesi, Yeme Bozuklukları tanı grubu altında, Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu olarak adlandırılmaktadır.
Normal açlık, kişinin yemek yemesinden ortalama 3 – 4 saat sonra fizyolojik olarak hissettiği açlıktır. Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu olan kişiler dürtülerine hakim olamadan aşırı yerler ve genelde gerçek fizyolojik açlığı hissetmezler. Çünkü zaten aralarda kaçamaklar yapmışlardır. Yoğun olarak yaşanan stres, öfke, üzüntü gibi duygular hissttiklerinde yemek yeme davranışı haz verdiğinden bu duyguları bastırmaya çalışır, duygusal açlığı yemek yiyerek tolere etmeye çalışırlar. Özetle dürtüsel yeme davranışı birçok kişi için hissetmek istemediği bir duygudan kaçmak için kullanılan bir başa çıkma mekanizmasıdır.
Yemek yeme ve yediğimiz yiyeceklerle ilgili çeşitli çağrışımlar geliştiririz. Bunlar genellikle kişisel deneyimlerimize bağlıdır. Yani bu durum çoğunlukla öğrenilmiş bir davranıştır. Örneğin bir gün işten eve geldiğinizde yoğun stres altında oturmuş yemek yemiş ve kendinizi iyi hissetmişseniz, ertesi gün stres altında arayacağınız ilk şey yiyebileceğiniz bir şeyler olacaktır. Bu çağrışımlarda medyanında etkin bir rolü var. Özellikle çikolata ve dondurma reklamlarında yeme davranışı sonrasında kullanılan sözel uyaranlar ve verilen görsel mesajlar yeme davranışı sonrasında hissedilen olumlu duygulara yöneliktir, iyi hissetmek için yeme davranışına eğilim yaratır.
Araştırmalara bakıldığında dürtüsel yeme davranışının ortaya çıkmasında erken çocukluk dönemine dayalı bazı etkenlerin olduğu gözlemlenmektedir. Freud’un öncülük ettiği psikanalitik kurama göre dürtüsel bir şekilde aşırı yemek yemek davranışı oral fiksasyona yani psikoseksüel gelişim evrelerinden ilk aşama olan oral evrede takılıp kalmaya bağlı gelişebilir. 0 – 1 yaş arası dönemi kapsayan oral dönemde,bebeğin haz kaynağı ağızdır. Bu nedenle bebekler herşeyi ağızlarına alarak tanımaya çalışırlar. Haz aldıkça, özellikle anne memesini emdikçe doyuma ulaşırlar. Yeterli doyuma ulaşamayan veya aşırı doyuma ulaşan bebeklerde oral evreyi sağlıklı tamamlayamaz ve saplanıp kalırlar. Bu da gelecekte hazzın ağız bölgesinde kalmasına buna bağlı olarak da oburluk, sigara tiryakiliği gibi davranışların ortaya çıkmasına sebep olur.
Dürtüsel yeme davranışının görüldüğü kişilerle ilgili yapılan araştırma sonuçları, bazı risk gruplarının olduğunu göstermektedir. Örneğin, diğer insanlara oranla mükemmeliyetçi kişilerde, travmatik bir olaya bağlı benlik saygısı azalan kişilerde, cinsellikten kaçınma eğilimi olan kişilerde, obsesif-kompulsif bozukluğu olan kişilerde, özgüveni düşük çekingen kişilerde dürtüsel yeme davranışı daha çok ortaya çıkmaktadır.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu’nun bazı belirtileri vardır. Bunlar;
– Kişinin kendini kontrol edememesi ve aşırı yeme atakları,
– 6 aydır devam eden, haftada en az 2 kez aşırı yeme atakları,
– Yemek yedikten sonra kişinin yoğun pişmanlık ve suçluluk hissetmesi,
– Bedensel görünüşüne çok önem verme,
– Başkalarının yanında az yeme, yalnız olduğunda aşırı yeme,
– Hızlı ve büyük miktarlarla yemek,
– Genelde gizli yapıldığından yiyeceklerin gizli ve yığınla stoklanması,
– Ana öğünler başta olmak üzere yemek saatlerinin planlı olmaması,
– Yemek yeme, zayıflık, şişmanlık ve kilo ile ilgili yoğun zihinsel meşguliyet,
– Değişken ruh halidir.
Kontrol edilemeyen yemek yeme davranışı sonrasında sıklıkla kişiler yoğun pişmanlık ve suçluluk duygusu yaşarlar. Sağlıksız diyetlere başvurur, kendilerini aç bırakırlar, buna bağlı kandaki şeker oranı değişir, açlık daha şiddetli hissedilir ve kontrolsüz yemek yeme davranışı tekrar ortaya çıkar. Sonuç olarak birey kendisinin başarısız olduğunu düşünür, kiloya bağlı bedendeki fizyolojik değişim özgüven ve benlik saygısını azaltır. Bunların yanı sıra bireylerde depresyon, panik bozukluk, kaygı bozukluğu, konsantrasyon bozuklukları sıklıkla gözlemlenir.
Eğer benzer durumlar yaşıyorsanız, ilk etapta kendinizi izlemeniz, hangi olaylar sizde yeme davranışına sebep oluyor takip edip, tetikleyicileri bulmanız sonrasında ise problem çözme becerilerinizi arttırmak, düşünce-duygu-davranış arasındaki bağlantıları anlamak ve dürtüleri kontrol edebilmek adına bir uzmandan yardım almanız sizin için faydalı olacaktır.