Sosyal Fobiniz Olabilir mi?

Sosyal Anksiyete Bozukluğu da denilen Sosyal Fobi, diğer insanlar tarafından gözlemlenebileceği durumlarda o kişinin yoğun kaygı duymasıdır. Aslında incelenme korkusu tüm kültürlerde ve tüm canlı türünde mevcut bir duygudur. Hatta zaman zaman eylemi daha iyi gerçekleştirmek üzere bizi cesaretlendiren de bu korku olur. Ancak sosyal fobide kişi aşağılanacağı, utanç duyacağı ya da gülünç duruma düşecek biçimde davranmaktan yoğun bir şekilde korkar, bu duyguyu yaşadığı ortamlardan mümkün olduğunca kaçar ve bu durum bireyin yaşamının birçok alanını olumsuz etkiler.

Kendinizi test etmek için aşağıdaki örneklere göz atabilirsiniz;

> Diğer insanlarında bulunduğu kalabalık ortamlarda korku duyuyor musunuz?

> İnsanların önünde konuşmaktan rahatsızlık duyuyor mümkün olduğunca kaçıyor musunuz?

> Korkunuzun aşırı ve anlamsız olduğunu bildiğiniz halde kendinize engel olamıyor musunuz?

> Karşı cinsle iletişimi başlatmakta ve sürdürmekte zorlanıyor musunuz?

> Sosyal ortamlarda yaşadığınız kaygı zaman zaman panik atağı şeklinde mi oluyor?

> Çok iyi tanımadığınız birinin gözlerine doğrudan bakmaktan rahatsızlık mı duyuyorsunuz?

> Herkese açık alanlarda telefon kullanmak, tuvaleti kullanmak ve bir şeyler yemek gibi faaliyetlerde yoğun kaygı yaşıyor musunuz?

> Bu kaygı mesleki, aile ve sosyal hayatınızı etkilemeye mi başladı?

Bu örnekler size çok tanıdık geliyorsa yaşadığınız durum utangaçlık ya da çekingenlikten öte Sosyal Fobi olabilir.

Sosyal Fobinin kaynağında aslında başkaları üzerinde olumlu bir izlenim yaratma isteğine karşın bunun sağlanabileceği konusunda kişinin kendine yönelik yaşadığı güvensizlik vardır. Korkulan sosyal durum ile yüzleşince birey bunu bir tehdit olarak algılar, beceriksiz ve kabul görmeyecek şekilde davranacakları tehlikesi ile karşı karşıya olduklarına ve bu davranışının reddedilme, değer ve sosyal mevki kaybına neden olacak bir felaketle sonuçlanacağına inanırlar. Böyle bir tehdit algılandığında kişide bedensel ve davranışsal bir takım belirtiler gözlemlenir. Kişi bu rahatsız edici belirtilere odaklanır ve dikkatini özellikle olumsuz durumlara yoğunlaştırır bu da mevcut kaygısını daha da arttırır.

Rahatsız edici belirtileri duygusal, fiziksel ve davranışsal olmak üzere 3 farklı şekilde gözlemleyebiliriz.

Duygusal belirtiler, yaşanan kaygı duygusu, diğer insanların bu kaygıyı fark edecekleri korkusu, sosyal bir faaliyet öncesi uzun dönem yaşanan endişe şeklinde tanımlayabiliriz. Fiziksel belirtiler, yüzde kızarma, nefes darlığı, mide bulantısı, sesin titremesi, ellerde titreme, göğüste gerginlik zaman zaman ağrı, terleme, baş dönmesi, bayılma şeklinde gözlemlenebilir bedensel reaksiyonlardır. Davranışsal belirtiler ise faaliyetleri kısıtlamak, sessiz kalmak konuşmamak, rahatlamak adına sosyal ortamlara girmeden önce alkol kullanımı, bir misafirliğe ya da davet katılırken gitmek zorundaysa yanında mutlaka birini götürme şeklindedir. Genellikle bu tür ortamlara girmemeyi kaçınmayı tercih ederler.

Sosyal fobi kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Araştırmalara göre çocukluk yaşlarında itibaren başladığı, ergenlikte ise yoğunlaştığı ve ortaya çıktığı görülmektedir.

Sosyal fobisi olan kişiler başkalarının düşüncelerini çok önemserler. Diğerlerinin kendisi hakkında olumsuz düşünceler içinde olduklarını, ona güldüklerini, onun hakkında konuştuklarını düşünürler, her konuşmasında ve yaptığı her harekette rezil olacağını zanneder. Hiçbir şeyi beceremeyecekmiş gibi düşünürler. Bu nedenle var olan potansiyellerini göstermek istemezler. Bu kişiler sıklıkla işe geç kalırlar, okullarını yarım bırakma eğilimindedirler, sıklıkla iş değiştirirler, kalabalıkta en köşede tek başlarına durmayı tercih ederler, çoğunlukla evde yalnız kalmaya çalışırlar, madde ve alkol kullanımına yatkındırlar, az konuşur, telefonlara bakmaktan hoşlanmaz, misafirliğe gitmez ve misafir ağırlamaktan rahatsızlık duyarlar.

Sosyal fobinin nedenleri araştırıldığında birçok sebep karşımıza çıkmaktadır. Araştırmalar çok düşük de olsa genetik yatkınlığın olabileceğini göstermektedir. Yani eğer ebeveynlerinizin birinde sosyal anksiyete bozukluğu var ise sizde de görülme ihtimali diğer bireylere kıyasla daha fazladır. Diğer bir sebep ise erken çocukluk dönemindeki anne baba tutumlarıdır. Bireyin anne ve babası aşırı korumacı ya da katı ebeveyn tutumu sergiliyorsa çocukta sosyal fobinin oluşmasına sebep olabilir. Sosyal fobinin oluşumunda rol oynayabilecek diğer etken ise yaşanan olumsuz deneyimlerdir. Çocukluk döneminde kişinin okulda ya da başka bir sosyal alanda aşağılandığı, utandırıldığı bir olay yaşaması ileride sosyal fobi olma olasılığını arttırabilmektedir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu tedavisi olan bir rahatsızlıktır. Başka bir psikiyatrik bozukluk eşlik etmiyorsa ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulanır. Bireyin durumuna göre bazen tek başına psikoterapi, bazen ilaç tedavisi uygulansa da genelde her ikisinin beraber uygulanmasında başarı daha yüksektir. En iyi tedavi yaklaşımı kişiden kişiye değişir. En sık uygulanan terapi Bilişsel ve Davranışçı Terapidir. Bilişsel terapide kaygı duyguları ve bu kaygıya karşı oluşan bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, bunlara karşı başa çıkma stratejileri geliştirme gibi aşamalar vardır. Davranışsal terapide ise model olma, kaçındığı durumların üstüne gitme, gevşeme eğitimi, sosyal beceri eğitimi gibi uygulamaya yönelik yöntemler vardır. Ayrıca Sosyal Anksiyete Bozukluğu çalışmalarında grup terapisi de sıklıkla uygulanmaktadır.