KAYBOLAN VE BULUNAN TRAVMALAR

Travmaların en önemli özelliklerinden biri onu anlatmaya da açığa çıkarma konusundaki yetersizliğimizdir. Sadece kelimeleri kaybetmeyiz aynı zamanda hafızamızla da ilgili kayıplarımız vardır. Travmatik bir olay sırasında düşünce süreçlerimiz de öyle dağınık ve düzensiz hale gelirler ki asıl olaya ait anıları fark edemez oluruz. Bunun yerine anılarımız; görüntüler, bedensel algılar ve kelimeler halinde içimizde bir yerlere dağılır ve bilinçaltımızda depolanır. Sonra herhangi bir şeyle hatta asıl deneyimi uzaktan andıran bir tetikleyici ile aktif hale gelir. Bir defa tetiklendiğinde adeta görünmez bir geri sarma tuşuna basılmış gibi asıl travmanın özelliklerinin günlük yaşamlarımızda yeniden canlanmasına neden olur. Bilinçsizce kendimizi belirli bazı insanlara, olaylara veya durumlara geçmişi yansıtan o tanıdık eski yollarla benzer tepkiler verirken bulabiliriz.

Freud bu kalıbı 100 yıldan fazla süre önce tanımlamıştır. Travmatik yeniden canlandırmalar veya Freud’un adlandırdığı gibi ‘yineleme takıntısı’ bilinçaltının çözülememiş şeyleri hatasız yapmak üzere tekrarlama girişimidir. Geçmişteki olayları çözmek amacı güden bilinçaltından gelen bu dürtüler aile tarihinden gelebilir ve geçmişteki çözülmemiş travmalar gelecek nesillerde ortaya çıkabilir. Freud ile öğrencisi ve arkadaşı Carl Yung da bilinçaltında kalan şeylerin yok olmadığına fakat daha ziyade yaşamlarımızda kader ve talih olarak yeniden yüzeye çıktığına inanmıştır.Jung, bilinçli olmayan ne varsa kader olarak deneyimlenecektir der. Diğer bir değişle farkındalık ışığını getirmediğimiz müddetçe muhtemelen bilinçaltı kalıplarımızı tekrarlamaya devam ederiz. Hem Jung hem de Freud işlenmesi çok zor olan her ne varsa kendi kendine yok olmadığını, bilinçaltında saklandığını belirtmişlerdir.
Daha önce engellenen, bastırılan veya içe atılmış hayat tecrübeleri parçalarının; kullanılan kelimelerde, davranışlarda, jest ve mimiklerle görülebildiğini gözlemlemişlerdir. Takip eden onlarca yıl terapistler bunun gibi ipuçlarını; dil sürçmeleri, kaza kalıpları veya rüya imgeleri halinde danışanlarının hayatlarının kelimelerle anlatılmaz ve akla gelmez alanlarını aydınlatan habercileri olarak görmüşlerdir.                                                                                              Görüntü teknolojisinde gerçekleşen son gelişmeler araştırmacıların bunaltıcı olaylar sırasında tetiklenen veya bozulan beyin ve bedensel fonksiyonların analiz edilmesini sağladı. Kolk, travma sonrası stres konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan Hollandalı bir psikiyatristtir. Kolk, travma sırasında beynin mevcut anı deneyimlemekten sorumlu bölümü olan mediyal alın korteksinin konuşma merkezini kapadığını açıklar. Travmanın kelimelerle ifade edilememe durumu, tehdit veya tehlike sırasında beynin hatırlama becerisi azaldığında meydana gelen kelimelerin yetersiz kalma durumuna benzediğini söyler. Ayrıca insanların travmatik deneyimlerini hafiflettikleri zaman prefrontal korteksin zayıfladığını ve bunun sonucu olarak düşünme konuşma zorlukları yaşadıklarını söyler. Tam olarak ne olup bittiği hakkında ve kendileri ile ya da başkalarıyla iletişim kuramaz hale gelirler.
Hatırlamanın zorlaşması her şeyi unuttuğunuz anlamına gelmez. Travmatik olayın parçası olan kelimeler, görüntüler ve dürtüler içimizde taşıdığımız acılarımızın gizli dilini oluşturmak üzere yeniden ortaya çıkarlar. Hiçbir şey kaybolmaz parçalar sadece yön değiştirirler.                                                                                                               Psikoterapide ortaya çıkan akımlar, günümüzde bütün resmin parçası olarak ailede ve toplumun geçmişindeki travmatik olayları dahil etmek üzere bireyin travmasının ötesine işaret etmeye başlamıştır. Tür ve yoğunluk bakımından çeşitlilik gösteren üzüntü verici olaylar örneğin: terkedilme, intihar, savaş veya bir çocuğun ebeveynin veya kardeşin erken ölüm gibi şok dalgaları halinde sıkıntıyı bir nesilden diğerine aktarabilir. Hücresel biyoloji, nörobilim, epigenetik ve gelişim psikolojisi alanlarındaki en son gelişmeler travma modelleri ve tekrarlayan acıların arkasındaki mekanizmayı anlamak amacıyla aile geçmişinden en az üç nesli incelemenin önemini vurgulamaktadır. Burada da görüldüğü gibi nesilden nesile aktarılan travmalar sizin şu an hayatınızı etkileyebilmektedir.

            Travmalar acı verici deneyimlerdir ve bazen işin içinden çıkılmaz daha karmaşık hale gelir. İSMER Aile Danışma Merkezi olarak yaşadığınız travmaların sebepleri ve çözümleri konularında uzman ekibimizle yanınızdayız.