Kadın… Cinsiyeti öğrenildiğinden itibaren sahip olması gereken güzel şeylerle beklenen kadın. Rolleri o anda üzerine eklenen, yapması gerekenlerle yoluna devam eden kadın. Kadın olmanın uslu, saygılı, terbiyeli, namuslu, marifetli, bakımlı, güzel, sıcakkanlı olmakla eşleştirildiği; çocuğunu mutlu etmek zorunda olan, eşini/partnerini ilişkide tutma gerekliliğini yüklenmesi gereken kadın. Büyüdükçe kendi istekleri de üzerine eklenen, toplumla uyuşmayan isteklerinde engellerle karşılaşan kadın. Rollerinin ailesi ve toplum tarafından belirlendiği, rollerinin arasında sıkışıp kalan yine de yoluna devam etmeye çalışan kadın..
Dünyadaki iki insan türünden biri olan kadın, yaşamda nasıl var olur? Toplumda kadın olmak ne anlama gelir?
Toplum kadın veya erkek olmaya belirli anlam sınıflamaları ve kavramlar yükler. Farkın temelinde biyolojik cinsiyetin yanı sıra toplum tarafından inşa edilen eril ve dişil değerler de bulunur. Bu sınıflama, kavramlar ve değerler ise topluma ait kültür, toplumun yapısı ve yapısının gerektirdiklerinden oluşmaktadır. Bu gereklilikler erkek veya kadın cinsiyetine sahip bireylere neyin uygun olduğu, neyin olması gerektiği yani nasıl var olacağına dair bir kaynak sunar Birey tarafından da bu değerler yaşamın ilk yıllarından itibaren benimsenerek devam eder. Aslında toplumun yapısından doğan basmakalıp yargılar cinsiyetlere rol, değer, davranış kalıpları sorumluluk sunarak hem kaynak hem de sınırlama olur.
Değerler ile şekillenen toplumsal cinsiyet rolleri kamusal, özel, sosyal alanda etkisini gösterir. Özellikle kadını sosyal anlamda oldukça sınırlandırır.
Kadın için sıklıkla duyduğumuz roller nelerdir?
Anne
Kadınlar biyolojik olarak anne olma özelliğine sahiptir. Toplumda annelik her kadının erişmesi gereken bir durum olarak bahsedilmekte ve gereklilik olarak gösterilmektedir. Oysaki biyolojik bir gereklilik değildir ve kadının tercihine bağlıdır. Anne olmak bu tercihe yönelmiş birisi için oldukça güzel bir deneyim olabilir.
Her kadın anne olmak istemeyebilir veya olamayabilir, bu zorunluluk değildir ve bu, onun sahip olduğu cinsiyetinden bir şey eksiltmemekte veya anne olan kadınlardan daha değersiz yapmamaktadır.
Eş
Bir diğer kadına biçilen rol: eş olabilmektir. Geleneksel toplumumuz açısından bakıldığında kadının eş rolünde evin iç yönetimini alması, çocuklara bakması ve çocuklarını koruması, (yemek yapmak, ev toplamak, çocukla ilgilenmek) erkeğe iyi bir eş olması gerekmektedir. Kadın vakti geldiğinde evliliği ve kadına biçilen eş rollerini önceliğine alabilmelidir.
Bazı yaşam stillerinde kadının iş hayatı da bu tabloya eklenir kadın toplumu engellemelerine daha çok maruz kalabilir ki bu da stres ve kaygı bozukluklarını tetikleyen en önemli etkenlerden biridir.
Ev kadını
İş hayatında olmayı tercih etmeyerek evin iç düzenini sağlayan, evdeki dengeyi sağlayan olmak istemektir.
Çalışan kadın
Sosyal olarak ikinci plana atılmış, ataerkil toplumda daha güçsüz görülen kadın iş hayatında da yetersiz, değersiz hissedebilir ve daha çok toplumsal engellerle karşılaşabilir.
Bu yeni rolünü üstlenen kadınlar hem aile hayatının hem de çalışma hayatının zorlukları ile aynı anda başa çıkmaya çalışırlar. Bir taraftan var olan anne ve eş olma yükümlülüklerine iş yerinde yaşadıkları sıkıntılar da eklendiğinde sonuç kadınlar için son derece zorlayıcı olabilmektedir.
“Çocuğum kaç aylıkken işe başlamalıyım, ben işteyken çocuğumu kime bırakmalıyım, işe gittiğimi ona nasıl anlatmalıyım “gibi bir çok soru annenin zihnini meşgul ederken, işe giderken yaşadığı suçluluk, kaygı, çaresizlik, yetersizlik gibi olumsuz duygular da işleri daha da karmaşık hale getirir.
Aslında ebeveyn olan diğer partnerin de istekle sahiplenmesi gereken bu problemler, sadece kadının üzerine yıkıldığı gibi, ailenin üyeleri tarafından ya da bizzat eşin kendisi tarafından daha da çoğaltılıp zorlaştırılabilmektedir.
Sosyal rol
Kadın sosyal olarak toplumun birçok alanında ikincil bir statü sahibi, ezilen, üstü açık veya kapalı bir şekilde baskı gören, bir aile düzeni içinde çalışıyor da olsa eve gelince yemek yapmak zorunda olan ve bu gibi yaptırımlar yüzünden erkekle ve ataerkil toplumla devamlı mücadele edendir.
Farklı kişilik tiplerini baz aldığımızda insanlar ve doğal olarak kadınlar da farklı kişilik özelliklerine sahiptir. Dolayısıyla roller her kadın için farklı düzeyde, farklı öncelikte, farklı tercihlerde olmakta/ olabilmektedir. Toplumda bulunmak erkek için ne kadar gerekliyse, kadın içinde o kadar gereklidir. Gereksizlik ya da gereklilik konusunda kadının erkekten farkı yoktur.
Modern kadın geleneksel kadın, batıdaki kadın-doğudaki kadın, çalışan kadın-çalışmayan kadın, eğitimli kadın-eğitimsiz kadın gibi ayırımlarla da kadınlar kategorize edilebilmekte ve buna göre değer algısı oluşturulabilmektedir.
Kadın kendi özgür seçimiyle evde ütü yapıyorsa bu değerlidir, kadın bilim ve sanatla ilgileniyorsa bu değerlidir, kadın anne kimliğiyle çocuğuna bakım vermeyi seçmişse bu değerlidir, kadın iş hayatında kariyer yapmayı planlıyorsa bu da değerlidir. Tek tip alanda var olmalarını, bir alanın diğerinden değerli olduğu savunulamaz.
Hepimiz, yansıttığımız cinsiyet kimliğimizden önce insanız ve kim olduğumuzu belirlemede toplumsal kimliğin getirdiği tercihler yerine ‘ÖZ’ünün kimliğiyle yaptığın seçimlerle hayat yolculuğumuzda ilerleyebilmeliyiz.
Değişim istiyorsak bunun için adım atabilmeliyiz. İlk değişimi kendiniz için “kendinizin ve kendinizin değerinin farkına varmak için” başlatmalısınız.
Kendinizi bulmayla kendinizi ödüllendirmelisiniz.
İsterseniz adım atmaya kendi özünüzü keşfetmede kendinize sorabileceğiniz birkaç soruyla başlayabilirsiniz.
- Neleri seviyorum?
- Beni tanımlayan sıfatlar nelerdir?
- Seni tanımlayan davranışlarını bir düşün , bunlar senin tercihin mi yoksa mecbur hissettiğin için mi yapıyorsun?
- Zamanını en çok neye harcıyorsun? Ne kadar doyum sağlıyorsun?
- Kendini 3 kelime ile tanımla.
Kendinizle başlattığınız değişim yolunda mutluluğu bulmanızı, toplumun beklentilerinden özünüzün beklentilerini keşfe doğru yolculuğa çıkabilmenizi dileriz.
Bulduğunuz kendinizi kabul ettiğiniz ve kabullenildiğiniz günler için Kadınlar Gününüz Kutlu olsun.